2017 yılı Türkiye ekonomisini değerlendirip, 2018 yılı için öngörülerde bulunan Prof. Dr. Alçın, "2017 yılı son 2 yılda geçirdiğimiz üç seçimin ağır harcama faturasıyla geçti. Özellikle seçim dönemlerinde kamu harcamalarındaki artış ciddi bütçe açığına yol açtı. Bunun sonucunda hazine geçmiş dönemlerde olmadığı kadar borçlanma yoluna gitti. Bu borçlanma beraberinde faiz oranlarında yukarı yönlü bir baskı yaratmış oldu. Özellikle üretimdeki ithal girdi bağımlılığını da hesaba kattığımızda dolar kurundaki yükseliş Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını artırdı. 2017 Türk lirasının hızlı değer kaybı yaşadığı bir dönemdi. Yani 2017 yılında iki başlık öne çıktı; bütçe açığı ve Türk lirasının hızlı değer kaybı" dedi.

"ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTEKİ BÜYÜMEYİ YÜZDE 11 YAPAN ŞEY, 2016 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTEKİ DARALMADIR"

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) mevcut büyüme rakamlarını 2 yıldır zincirleme hacim endeksle ölçtüğünü dile getiren Prof. Dr. Alçın, şöyle konuştu:

"Bu endeks üretim artışına değil üretkenlik artışına göre büyümeyi ölçüyor. Üretkenlik artışının sebepleri çok farklı olabilir. Yüzde 11 dediğimiz üçüncü çeyrek büyümesi, yıllık bazda baktığımız da yaklaşık yüzde 5'lik bir büyüme bekleniyor. Fakat üçüncü çeyrek büyümesini yüzde 11 yapan şey, 2016 yılı üçüncü çeyreğindeki ciddi daralmadır. Türkiye'de inşaat sektöründe üretkenlik artışı son 5 yıl içerisinde büyük oranda yükseldi. Burada özellikle Irak ve Suriye'den gelen göçmen işçilerin sektördeki ücrete bağlı maliyetleri aşağıya doğru çektiğini görüyoruz.

"Ücrete dayalı maliyetin azalması üretim artışı değildir ama üretkenlik artışıdır. Dolayısıyla bu da büyümeye yol açan bir sebep. Toplamda ürettiğimiz bina sayısı artmıyor ama aynı sayıda binayı daha ucuza ürettiğimizde üretkenliğimiz artıyor."

Editör: Haber Merkezi