Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri törenine katıldı. TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın da katıldığı törende konuşan Erdoğan, bilim ve teknolojiden mahrum bir kalkınma çabasının menzile varmasının mümkün olamayacağını vurguladı. Erdoğan, "Bilim, sanat ve kültür adamlarına destek olmayan devletlerin beklediği atılım sürecine girmesi ham bir hayal olarak kalacaktır. Kültür ve medeniyet kökleriyle manevi hazinelerinden kopuk yürüyen bilimsel çabaların da eksik ve yarım kalacağı unutulmamalıdır. Türkiye olarak her açıdan müstesna bir kültür, ilim ve tarih havzasının üzerinde oturuyoruz. İnsanlık tarihine yön veren pek çok keşfin ilk nüvelerinin oluşturulduğu bir geçmişe sahibiz" dedi.

'15 GEÇİCİ ÜYEYİ SIKIŞTIRMIŞLAR, DÜNYAYI ALDATIYORLAR'

Son 200 yıldır sadece ülke olarak değil, İslam dünyasının da ilmi çalışmalarda, üretimde, sanayide bilimsel araştırmalarda, kültür ve sanatta yeterli başarıyı yakalayamadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:

"Elbette bunda milletimizin ve İslam dünyasının son asırlarda maruz kaldığı emperyalist saldırıların çok büyük etkisi var. İslam coğrafyası son dönemde o büyük oyunun malzemesi yapılmıştır. Kaynakları sömürülmüş, toprakları parçalanmış, sınırları petrol, altın, elmas ve çıkar hesapları üzerinden yeniden çizilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası inşa edilen, İkinci Dünya Savaşı sonrası tahkim edilen sistem, İslam âlemini adeta çeperlere itmiştir. Yeni sistemde, Müslümanlara ne kendi gelecekleri ne de insanlığın ortak meseleleri hakkında söz söyleme hakkı tanınmamıştır. 1,7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) bir tane bile daimi üyelerinin bulunmaması işte bu çarpıklığın bir sonucudur. Onun için 'Dünya beşten büyüktür' diyorum. Dünyadaki dağılımı da bu 5 ülkenin adil değil; ne kıtalar noktasında ne inanç noktasında ne etnisiteler noktasında. Dudaklarının arasından çıkan bir cevap her şeyi belirliyor. 194 üye var, 5 daimi üye, yanına da 15 tane geçici üyeyi sıkıştırmışlar, onunla dünyayı aldatıyorlar. 15 geçici üyenin hiçbir kıymetiharbiyesi var mı? Yok. Elini kaldır, indir. Herhangi bir değeri yok. Her şey o 5 daimi üyenin içinde bir üye. O bir üye bile bunu tıkayabiliyor."

'ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK SENDROMUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

BM'nin yapısına yönelik eleştirilerini sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hani adalet üzere kurulmuştu. Dünyadaki adaleti sağlamak üzere kurulmuştu. Kesinlikle böyle bir şey yok. BMGK'da da BM'de de adalet diye bir şey beklemeyin, aramayın, yok böyle bir şey. Çatışma, gerilim, eğitimsizlik, fakirlik ve dışa bağımlılık adeta dünyamızın kaderi haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu sistemi inşa edenler ne yazık ki büyük oranda başarılı da olmuşladır. Bugün İslam dünyasına baktığımızda enerjisini ilmi, akademik, kültürel çalışmalara sarf etmek yerine daha çok iç çatışmalarla tüketen manzaraya şahit oluyoruz. Yakın çevremize baktığımızda gelir dağılımından adalete, ekonomiden hak özgürlüklere kadar birçok alanda sorunlarla boğuşan bir coğrafyayla karşılaşıyoruz. Aynı fotoğrafta, kendi ülkesinin bekasını küresel silah tüccarlarına haraç ödeyerek sağlamaya çalışan devletlere rastlıyoruz. Sadece güvenlik konularında değil, teknolojide, mimaride, sanayide, diplomasi ve ekonomide de dışa bağımlılık bugün İslam dünyasının en acı gerçeğidir. Adeta bir öğrenilmiş çaresizlik sendromuyla karşı karşıyayız. Bu durumun değişeceğine yürekten inanıyoruz ama bunu sizlerle beraber yapacağız" ifadelerini kullandı.

'KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN BİR TÜRKİYE VAR'

Türkiye'nin son 16 yıldaki hamleleriyle bağımlılık gömleğini parçaladığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu dönemde ülkemiz ekonomiyle beraber sanayi, ticaret, ulaşım ve teknolojide de çok büyük mesafe katetmiştir. Gerçekleştirdiği hamlelerle milletimizin kendine öz güveni artmış, yeniden kendine güveni gelmiştir. 16 yıl önce savunma sanayimizin sağladığı imkan yüzde 20'lerdeyken bugün yüzde 65'e tırmandık. Şu anda ithal eden değil, kapıya kul olan değil, artık hem ülkemin hem de ihracatı yapmak suretiyle kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye savunma sanayi var. Tüm bunları demokrasi ve özgürlükler alanında gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle başardık. Türkiye'nin son 16 yılda yakaladığı başarının sırrı, devletiyle milletinin kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmış olmasıdır. Ülkemizin başarısının gerisinde ilmi çalışmaların önünü açması, bilim insanlarını desteklemesi, diğer hususlarla birlikte bu alandaki kayırmacılığa artık son vermesi yatıyor. Burada emeğiniz büyük, bunun artarak devamını bekliyoruz."

'ÖZGÜRLÜĞÜN OLMADIĞI YERDE ÖZGÜNLÜK DE OLAMAZ'

Bir dönem darbecilerin, cuntacıların, vesayet güçlerinin eşik bekçisi, meşruiyet mekanizması olarak görülen üniversitelerin tarihi değişim yaşadığını da ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Uzun yıllar çatışmalarla, siyasi kavgalarla, ideolojik kamplaşmalarla anılan Türk üniversiteleri ilk defa bizim dönemimizde bilim üretim merkezleri haline geldi. Bu görevleri yerine getirebilecekleri imkanlara da kavuştu. Açık ve net söylüyorum; kapısına ikna odalarının kurulduğu üniversite atmosferinden ne bilim çıkar ne alim çıkar ne de dünya çapında araştırmacılar çıkar. Öğrencilerin yetişmesiyle, eğitimiyle değil de başörtüsüyle, sakalıyla, kılık kıyafetiyle uğraşan üniversitenin ne ülkeye ne de millete bir faydası olur. Liyakat ve ehliyet yerine hizip dayanışmasının hakim olduğu bir üniversiteden bilim dünyasına katkı beklemek beyhudedir. Öğrencilerin vakitlerini laboratuvar ve kütüphaneler yerine kavgalarla geçirdiği bir üniversite atmosferinde Fuat Sezgin'ler, Aziz Sancar'lar hayat bulamaz. Hepsinden önemlisi özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olamaz. Bu anlayışla son 16 yılda sadece ekonomide, siyasette, diplomaside değil üniversitelerimizin özgürleşmesinde önemli adımlar attık."

'İKNA ODALARIYLA ANILAN ÜNİVERSİTELER TARİH OLDU'

"Üniversitelerimizi kültür hayatımızı çölleştiren, bilimin gelişmesine engel olan o yasakçı, hizipçi, cilası iyi ama içi kof zihniyetin cenderesinden kurtarmak için 16 yıldır büyük çaba harcadık" diyen Erdoğan, "Uzun yıllar öğrenci olaylarıyla, yasaklarla, ikna odalarıyla, kimi örgütlerin baskılarıyla anılan üniversiteler artık tarih oldu. Atılan adımlar sayesinde üniversitelerimiz gerçek anlamda bilim yapabilecekleri imkanlara kavuştu. Bugün üniversitelerimizde teröre bulaşmadığı şiddeti kutsamadığı sürece her türlü fikrin, eleştirinin yapılabildiği, bilimsel araştırmalara her türlü desteğin verildiği özgürlük ortamını tesis ettik" dedi.

'UZAY AJANSI İLE TARİHİ BİR ADIM ATTIK'

Fiziki güvenliğin, siber güvenlik ve dijital sanayi, yerli yazılım ve yapay zekayla tahkim edilmesinin gerekli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hudutlarımızın korunmasına gösterdiğimiz hassasiyeti, ülkemizin ürettiği verilerin korunmasına aynen göstermek durumundayız. Bugün siber saldırılar ve açıklar devletin güveliğiyle kişi mahremiyetini ihlal eden en büyük tehditlerdendir. Geliştirdiğimiz Ahtapot yazılımı bir kuvvet komutanlığımızın karargahına yapılan siber saldırıyı başarıyla engelledi ve gerçekleşecek bir NATO tatbikatına dahil edildi. Türkiye artık bilimsel araştırmalarda sınır tanımıyor. Uzaydan kutuplara kadar her noktada çalışmaları yürütüyoruz. İki hafta önce 20 yılık bir hayali gerçekleştirip Uzay Ajansı'nı kurduk. Böylece ülkemizi uzay araştırmaları ve teknolojisinde süper lige taşıyacak tarihi bir adım attık. Bilim ve teknolojide kayda değer bir sıçrama yapmak için çok çalışmak gerekiyor. Savunma sektöründe gösterdiğimiz başarıyı, yazılım, finans, sağlık, enerji ve diğer kritik teknoloji alanlarında yakalayıp ekonomik bağımsızlığımızı perçinlemeliyiz. Ülkemizdeki bilim ve eğitim kuruluşlarımızdan beklentimiz; düşünen, merak eden, araştıran, soruşturan ve sürekli daha ileri gitmeyi hedefleyen bir anlayışı topluma yerleştirmeleridir. TÜBİTAK ve TÜBA'ya bu konuda önemli görevler düşüyor" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının ardından TBMM Başkanı Binali Yıldırım ile bilim insanlarına ödüllerini takdim etti ve hatıra fotoğrafı çektirdi.

Editör: Haber Merkezi