İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığı Eğitim Daire Başkanlığı'nda düzenlenen '104'üncü Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı'nda konuştu. Terör örgütlerinin ele geçirdiği ya da etkilediği siyasal yapıların mevcut olduğunu kaydeden Soylu, Türkiye'de terör örgütlerinin her türlüsüyle mücadele edildiğini vurguladı. Bakan Soylu, DHKP-C, PKK, FETÖ, DEAŞ olmak üzere Türkiye'yi tehdit eden bütün terör örgütlerinin Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ya da ittifak olarak değerlendirdikleri ülkeler tarafından desteklendiğini kaydetti. Teröre destek veren ülkelerin, teröristlerin sığınma ve korunma taleplerini karşıladığını dile getiren Soylu, "Bunlar eğitildi, bunlar silahlandırıldı ve bunların cebine para konuldu. Bunlar yetmedi; 5 bin TIR silahlar gönderilerek, terör örgütüne lojistik destek, moral desteği ve finansal destek sağlandı. Bunu yapan ülkeler de 'demokrasi ve barış elçisi' olarak kendilerini tanımladılar. Bugün Türkiye’de terör örgütlerinin ele geçirdiği veya etkilediği siyasal yapılar mevcut. Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar, savunuyorlar. Hiçbir şey yapamıyorsa eylemlerine sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Örgütlere bir poker yüzü temin etmeye ve aslında bir meşruiyet alanı açmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
'BU KİŞİLER EMİNÖNÜ MEYDANI'NDA GEZERKEN Mİ KAYBOLDU?'
Bakan Soylu, terör örgütlerinin Türkiye'de her zaman istismar içinde olduğunu; kadın, çocuk, etnik köken ve mezhep istismarı yaptığını vurguladı. Terör örgütlerinin 'anne istismarı' peşinde koştuğunu da kaydeden Soylu, 'annelik' kavramı üzerinden mağduriyet oluşturularak, hem teröre mağduriyet maskesi giydirilmeye hem de toplumun ayrıştırılmaya çalışıldığını kaydetti. Soylu, 1995 yılından beri Galatasaray Lisesi önünde 'Cumartesi Anneleri' adı verilen eylemin yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Peki bu işin aslı nedir? Türkiye, bu suçla yıllardan beri neden suçlanmaktadır? Kamuoyu detayları pek bilmiyor olabilir, müsaade ederseniz, sadece bir örnek üzerinden kısaca izah edeyim. 1995 yılında resmi raporlarla ve örgüt içi itiraflarla belgelenmiş, aşırı sol TKP/ML terör örgütü tarafından gerçekleştirilmiş bir örgüt içi infazın suçunu devlete yıkmaya çalışan bir eylem. Sadece TKP/ML değil, başka örgütlerle de iç içe olmuş ve iç içe olduğu örgütler tarafından da hainlikle suçlanmış bir eylemi devlete yıkmaya çalışıyorlar. Birileri de bu işlerin peşinden gidiyor. Kayıp falan değil, gözaltına alınmış değil. Örgüt infaz ediyor ve bir kenara bırakıyor. Bu olay üzerinden bir mağduriyet hikayesi üretildi ve yıllardır annelik üzerinden bir istismar ortaya konuluyor. Bugün de terör örgütü ve bölge sorumlusunun bahane edildiği bir anlayış söz konusu. Dikkat edin, son günlerde renkli listelerde aradığımız teröristleri, bölge sorumlularını etkisiz hale getirdikçe mecrayı başka bir tarafa kaydırmaya çalışıyorlar. Bu bir tesadüf değildir. Bunu kabul etmek de mümkün değildir. Hasan Ocak, Galatasaray Meydanı'ndaki eylemlerin başlama sebeplerinden sadece birisi. Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanında gezerken mi kayboldu? Neden her şeyi açık açık konuşmuyorlar? Hasan Ocak, TKP/ML terör örgütü üyesi değil miydi? Örgüt tarafından infaz edilmedi mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu konuda dava açılmadı mı? Bu davada komisyona ifade veren bir başka örgüt üyesi, bu işin örgüt içinde bir infaz olduğunu anlatmadı mı? Muhatapları bu dediklerimin detaylarını benden çok iyi bilirler. Bu ve bundan sonra bu eylemlere konu edilmiş kişiler, yasa dışı örgüt üyesi değiller miydi?"
'Aİçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İçişleri Bakanlığı Eğitim Daire Başkanlığı'nda düzenlenen '104'üncü Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı'nda konuştu. Terör örgütlerinin ele geçirdiği ya da etkilediği siyasal yapıların mevcut olduğunu kaydeden Soylu, Türkiye'de terör örgütlerinin her türlüsüyle mücadele edildiğini vurguladı. Bakan Soylu, DHKP-C, PKK, FETÖ, DEAŞ olmak üzere Türkiye'yi tehdit eden bütün terör örgütlerinin Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ya da ittifak olarak değerlendirdikleri ülkeler tarafından desteklendiğini kaydetti. Teröre destek veren ülkelerin, teröristlerin sığınma ve korunma taleplerini karşıladığını dile getiren Soylu, "Bunlar eğitildi, bunlar silahlandırıldı ve bunların cebine para konuldu. Bunlar yetmedi; 5 bin TIR silahlar gönderilerek, terör örgütüne lojistik destek, moral desteği ve finansal destek sağlandı. Bunu yapan ülkeler de 'demokrasi ve barış elçisi' olarak kendilerini tanımladılar. Bugün Türkiye’de terör örgütlerinin ele geçirdiği veya etkilediği siyasal yapılar mevcut. Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar, savunuyorlar. Hiçbir şey yapamıyorsa eylemlerine sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Örgütlere bir poker yüzü temin etmeye ve aslında bir meşruiyet alanı açmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
'BU KİŞİLER EMİNÖNÜ MEYDANI'NDA GEZERKEN Mİ KAYBOLDU?'
Bakan Soylu, terör örgütlerinin Türkiye'de her zaman istismar içinde olduğunu; kadın, çocuk, etnik köken ve mezhep istismarı yaptığını vurguladı. Terör örgütlerinin 'anne istismarı' peşinde koştuğunu da kaydeden Soylu, 'annelik' kavramı üzerinden mağduriyet oluşturularak, hem teröre mağduriyet maskesi giydirilmeye hem de toplumun ayrıştırılmaya çalışıldığını kaydetti. Soylu, 1995 yılından beri Galatasaray Lisesi önünde 'Cumartesi Anneleri' adı verilen eylemin yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Peki bu işin aslı nedir? Türkiye, bu suçla yıllardan beri neden suçlanmaktadır? Kamuoyu detayları pek bilmiyor olabilir, müsaade ederseniz, sadece bir örnek üzerinden kısaca izah edeyim. 1995 yılında resmi raporlarla ve örgüt içi itiraflarla belgelenmiş, aşırı sol TKP/ML terör örgütü tarafından gerçekleştirilmiş bir örgüt içi infazın suçunu devlete yıkmaya çalışan bir eylem. Sadece TKP/ML değil, başka örgütlerle de iç içe olmuş ve iç içe olduğu örgütler tarafından da hainlikle suçlanmış bir eylemi devlete yıkmaya çalışıyorlar. Birileri de bu işlerin peşinden gidiyor. Kayıp falan değil, gözaltına alınmış değil. Örgüt infaz ediyor ve bir kenara bırakıyor. Bu olay üzerinden bir mağduriyet hikayesi üretildi ve yıllardır annelik üzerinden bir istismar ortaya konuluyor. Bugün de terör örgütü ve bölge sorumlusunun bahane edildiği bir anlayış söz konusu. Dikkat edin, son günlerde renkli listelerde aradığımız teröristleri, bölge sorumlularını etkisiz hale getirdikçe mecrayı başka bir tarafa kaydırmaya çalışıyorlar. Bu bir tesadüf değildir. Bunu kabul etmek de mümkün değildir. Hasan Ocak, Galatasaray Meydanı'ndaki eylemlerin başlama sebeplerinden sadece birisi. Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanında gezerken mi kayboldu? Neden her şeyi açık açık konuşmuyorlar? Hasan Ocak, TKP/ML terör örgütü üyesi değil miydi? Örgüt tarafından infaz edilmedi mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu konuda dava açılmadı mı? Bu davada komisyona ifade veren bir başka örgüt üyesi, bu işin örgüt içinde bir infaz olduğunu anlatmadı mı? Muhatapları bu dediklerimin detaylarını benden çok iyi bilirler. Bu ve bundan sonra bu eylemlere konu edilmiş kişiler, yasa dışı örgüt üyesi değiller miydi?"
'ANNELİĞİN İSTİSMAR EDİLMESİNE GÖZ MÜ YUMSAYDIK?'
'Cumartesi Anneleri'nin 700'üncü gösterilerini yapmalarına izin vermediklerini dile getiren Soylu, şöyle konuştu:
"700'üncü gösterilerini yapmak istediler, izin vermedik. Doğrudur. Çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Ne yapsaydık yani, anneliğin terör örgütü tarafından istismar edilmesine, anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık? Çocuklarımızı terör örgütü üyeliğine özendirip, 'İstanbul’un göbeğinde anılacaksınız' diye teşvik etmelerine, anneleri gözü yaşlı bir şekilde evlat yolu gözler halde bırakmalarına göz mü yumsaydık? 11 aylık bebeğiyle şehit edilen Nurcan Karakaya kızımız anne değil miydi? Ağrı’da infaz edilen 11 çocuk sahibi bakkal Mevlit Bengi'nin eşi anne değil miydi? Şenay Aybüke'nin annesi anne değil miydi? Necmettin öğretmenin annesi anne değil miydi? Aydın Muştu’nun eşi anne değil miydi, ailesi yok muydu? Sadece meşru siyaset yaptığı için öldürülenler, Deryan Aktert’ler, Orhan Mercanlar ve terör eylemlerinde şehit olan binlerce vatan evladı, bunların anneleri anne değil, aileleri aile değil miydi? Onların acısına destek olan bir tavır, bir irade ortaya koydular mı? Diyarbakır'da bölücü terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarını teröristlerden geri isteyen anneler, Diyarbakır Belediyesi’nin bahçesinde çadır kurdukları zaman bu kişiler neden gidip destek vermedi? Ardahanlı 20 yaşındaki Burak Ölmez’in, Bitlisli 17 yaşındaki Vedat Aydın’ın, Hakkarili Zübeyde Koç’un annesi anne değil miydi? Terör örgütünün sözcüsü olarak konumlanmış siyasi yapının belediye başkanı hem de bir kadın olan belediye başkanı, günlerce yanlarından geçip gitti, yüzlerine bile bakmadı. 1 haftadır PKK, kendi yayın organlarından bir çağrı yapıyor. Aynı çağrıyı bazı siyasi yapılar sahipleniyor. Tekrarlıyor, yapıyor ve destek veriyorlar. Bu doğru bir iş değildir. Bu yanlış bir ortaklıktır. Peki, bu yeni bir ortaklık mı? Elbette ki hayır. Hatırlayın, İHA’larla terör operasyonları yaptığımız zaman da aynı ortaklığı görmüştük. Aynı iş birliğini, aynı niyet birliğini maalesef görmüştük."
'ANNE, DEVLET, MİLLET KAVRAMLARINI İSTİSMAR ETTİRMEYİZ'
Galatasaray Meydanı'nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı olmasına müsaade etmeyeceklerini kaydeden Bakan Soylu, şunları söyledi:
"Dışarıdakileri biliyoruz da bizim içimizdekilere sesleniyorum. Bizimle aynı lisanı konuşanlar, aynı nüfus kağıdını taşıyanlar, yıllardır bu eylemlerde Galatasaray Lisesi’nin, o ilim yuvasının önünde dikilen birtakım kişiler, şehit annelerine alternatif bir anne modeli üzerinden toplumu ayrıştırmaya ve Galatasaray Meydanı'nda terör örgütlerine bir meşruiyet alanı açmaya çalışanlar ve bunlara destek verenler; bunların tam olarak ne yapmak istediğini, devletten ne istediklerini anlayabilmiş değilim. Ne yapalım yani, terörle mücadeleyi rafa mı kaldıralım? Türkiye'deki birtakım yerleri, mahalleleri kurtarılmış bölge olarak birilerine mi tahsis edelim? DHKP-C, kiralık katil tarzı eylemlerine devam etsin, diğer sol gruplar eylemlerine devam etsin, PKK Doğu ve Güneydoğu’da acı üstüne acı yaşatsın, FETÖ Türkiye’nin tamamını eline geçirmek için bir gece topla tüfekle saldırsın, biz sırtımızı mı dönelim? Devleti, ülkeyi bunlara teslim mi edelim? Hiç kimse kusura bakmasın, buna müsaade edemeyiz. Çok açık ve net, adres vererek ifade etmek isterim. Galatasaray Meydanı’nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı haline getirilmesine müsaade etmeyiz. Anne, devlet, millet gibi kavramları yıllarca bunların düşmanlığını yapmış terör örgütlerine ve onların çağrısıyla toplanan payandalarına istismar ettirmeyiz. Bu millet 100 yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçoz terör örgütlerine de teslim etmez. Bunu herkes böyle bilsin." 
‘MARJİNALLİĞİN ROMANTİZMİNE KAĞILIP, DESTEK VEREN BİR KESİM VAR’
Bu eylemi tertipleyen, bunun algısını ve hedefini yöneten bir aklın olduğunu belirten Soylu, "Buna destek veren, marjinalliğinin romantizmine kapılan bir kesim var. Allah aşkına, TKP/ML'yi ne zannediyorsunuz? Özgürlükçü, demokrasi sevdalısı gençlerin oluşturduğu öğrenci kulübü falan mı zannediyorsunuz? DHKP-C’yi, TİKKO'yu gerçekten devrimci üniversiteli gençler gibi mi görüyorsunuz? Eylemlerine destek verdiğiniz, hatta bazen gidip, fotoğraf çektirdiğiniz insanlar, sonradan gidip, canlı bomba eylemlerinde ortaya çıkıyorlar. Buradaki yanlışı görmüyor musunuz?" dedi. 
'BU KIŞ TERÖR ÖRGÜTÜNÜ AÇ BIRAKACAĞIZ'
Terörle mücadelede kararlılık vurgusu da yapan İçişleri Bakanı Soylu, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da görev yapan vali, kaymakam, jandarma komutanları ile emniyet müdürlerine seslenerek, şöyle konuştu:

"Terör örgütünü bu kış aç bırakacağız. Bu, şu demektir. Şehirlerden, kasabalardan, ilçelerden lojistik temin etmelerine izin vermeyeceğiz. Unundan şekerine kadar, ne kadar bunları satan yer varsa hepsine gitmek ve tek tek tembih etmek, bizim temel görevimizdir. Diğer çalışmalarımızı istihbarı şekilde yaparız; ama terörle mücadele bir felsefe halidir. Bu felsefede hepimiz aynı anlayışı ortaya koymalıyız. Bu kış terör örgütleri için çok farklı olacak. Sadece PKK değil, diğer terör örgütleri içinde farklı olacak. Geçen kış öyle oldu, ondan önceki yıl öyle oldu, bu kış çok daha farklı olacak."



'Cumartesi Anneleri'nin 700'üncü gösterilerini yapmalarına izin vermediklerini dile getiren Soylu, şöyle konuştu:
"700'üncü gösterilerini yapmak istediler, izin vermedik. Doğrudur. Çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Ne yapsaydık yani, anneliğin terör örgütü tarafından istismar edilmesine, anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık? Çocuklarımızı terör örgütü üyeliğine özendirip, 'İstanbul’un göbeğinde anılacaksınız' diye teşvik etmelerine, anneleri gözü yaşlı bir şekilde evlat yolu gözler halde bırakmalarına göz mü yumsaydık? 11 aylık bebeğiyle şehit edilen Nurcan Karakaya kızımız anne değil miydi? Ağrı’da infaz edilen 11 çocuk sahibi bakkal Mevlit Bengi'nin eşi anne değil miydi? Şenay Aybüke'nin annesi anne değil miydi? Necmettin öğretmenin annesi anne değil miydi? Aydın Muştu’nun eşi anne değil miydi, ailesi yok muydu? Sadece meşru siyaset yaptığı için öldürülenler, Deryan Aktert’ler, Orhan Mercanlar ve terör eylemlerinde şehit olan binlerce vatan evladı, bunların anneleri anne değil, aileleri aile değil miydi? Onların acısına destek olan bir tavır, bir irade ortaya koydular mı? Diyarbakır'da bölücü terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarını teröristlerden geri isteyen anneler, Diyarbakır Belediyesi’nin bahçesinde çadır kurdukları zaman bu kişiler neden gidip destek vermedi? Ardahanlı 20 yaşındaki Burak Ölmez’in, Bitlisli 17 yaşındaki Vedat Aydın’ın, Hakkarili Zübeyde Koç’un annesi anne değil miydi? Terör örgütünün sözcüsü olarak konumlanmış siyasi yapının belediye başkanı hem de bir kadın olan belediye başkanı, günlerce yanlarından geçip gitti, yüzlerine bile bakmadı. 1 haftadır PKK, kendi yayın organlarından bir çağrı yapıyor. Aynı çağrıyı bazı siyasi yapılar sahipleniyor. Tekrarlıyor, yapıyor ve destek veriyorlar. Bu doğru bir iş değildir. Bu yanlış bir ortaklıktır. Peki, bu yeni bir ortaklık mı? Elbette ki hayır. Hatırlayın, İHA’larla terör operasyonları yaptığımız zaman da aynı ortaklığı görmüştük. Aynı iş birliğini, aynı niyet birliğini maalesef görmüştük."
'ANNE, DEVLET, MİLLET KAVRAMLARINI İSTİSMAR ETTİRMEYİZ'
Galatasaray Meydanı'nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı olmasına müsaade etmeyeceklerini kaydeden Bakan Soylu, şunları söyledi:
"Dışarıdakileri biliyoruz da bizim içimizdekilere sesleniyorum. Bizimle aynı lisanı konuşanlar, aynı nüfus kağıdını taşıyanlar, yıllardır bu eylemlerde Galatasaray Lisesi’nin, o ilim yuvasının önünde dikilen birtakım kişiler, şehit annelerine alternatif bir anne modeli üzerinden toplumu ayrıştırmaya ve Galatasaray Meydanı'nda terör örgütlerine bir meşruiyet alanı açmaya çalışanlar ve bunlara destek verenler; bunların tam olarak ne yapmak istediğini, devletten ne istediklerini anlayabilmiş değilim. Ne yapalım yani, terörle mücadeleyi rafa mı kaldıralım? Türkiye'deki birtakım yerleri, mahalleleri kurtarılmış bölge olarak birilerine mi tahsis edelim? DHKP-C, kiralık katil tarzı eylemlerine devam etsin, diğer sol gruplar eylemlerine devam etsin, PKK Doğu ve Güneydoğu’da acı üstüne acı yaşatsın, FETÖ Türkiye’nin tamamını eline geçirmek için bir gece topla tüfekle saldırsın, biz sırtımızı mı dönelim? Devleti, ülkeyi bunlara teslim mi edelim? Hiç kimse kusura bakmasın, buna müsaade edemeyiz. Çok açık ve net, adres vererek ifade etmek isterim. Galatasaray Meydanı’nın, terör örgütlerinin sözde ortak meşruiyet alanı haline getirilmesine müsaade etmeyiz. Anne, devlet, millet gibi kavramları yıllarca bunların düşmanlığını yapmış terör örgütlerine ve onların çağrısıyla toplanan payandalarına istismar ettirmeyiz. Bu millet 100 yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçoz terör örgütlerine de teslim etmez. Bunu herkes böyle bilsin." 
‘MARJİNALLİĞİN ROMANTİZMİNE KAĞILIP, DESTEK VEREN BİR KESİM VAR’
Bu eylemi tertipleyen, bunun algısını ve hedefini yöneten bir aklın olduğunu belirten Soylu, "Buna destek veren, marjinalliğinin romantizmine kapılan bir kesim var. Allah aşkına, TKP/ML'yi ne zannediyorsunuz? Özgürlükçü, demokrasi sevdalısı gençlerin oluşturduğu öğrenci kulübü falan mı zannediyorsunuz? DHKP-C’yi, TİKKO'yu gerçekten devrimci üniversiteli gençler gibi mi görüyorsunuz? Eylemlerine destek verdiğiniz, hatta bazen gidip, fotoğraf çektirdiğiniz insanlar, sonradan gidip, canlı bomba eylemlerinde ortaya çıkıyorlar. Buradaki yanlışı görmüyor musunuz?" dedi. 
'BU KIŞ TERÖR ÖRGÜTÜNÜ AÇ BIRAKACAĞIZ'
Terörle mücadelede kararlılık vurgusu da yapan İçişleri Bakanı Soylu, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da görev yapan vali, kaymakam, jandarma komutanları ile emniyet müdürlerine seslenerek, şöyle konuştu:
"Terör örgütünü bu kış aç bırakacağız. Bu, şu demektir. Şehirlerden, kasabalardan, ilçelerden lojistik temin etmelerine izin vermeyeceğiz. Unundan şekerine kadar, ne kadar bunları satan yer varsa hepsine gitmek ve tek tek tembih etmek, bizim temel görevimizdir. Diğer çalışmalarımızı istihbarı şekilde yaparız; ama terörle mücadele bir felsefe halidir. Bu felsefede hepimiz aynı anlayışı ortaya koymalıyız. Bu kış terör örgütleri için çok farklı olacak. Sadece PKK değil, diğer terör örgütleri içinde farklı olacak. Geçen kış öyle oldu, ondan önceki yıl öyle oldu, bu kış çok daha farklı olacak."
 

Editör: Haber Merkezi