Gümüşhane'ye  gelen yeni Refah Partisinin  Genel Başkan Yardımcısı Zafer Emanetoğlu, yaptığı konuşmasında  D-8  gündemine aldı. "Konuşmasına Yeniden Refah Partisi’nin kurulma nedenini açıklayarak başlayan Emanetoğlu, partinin kuruluşunun bir ihtiyaçtan değil, Prof. Dr. Necmettin Erbakan mirasının gelecek nesillere taşınması noktasında bir mecburiyetten olduğunu söyledi.

Dr. Muhammet Fatih Erbakan liderliğinde kurulan partinin temel amacının hakla batıl mücadelesi olduğunu dile getiren Emanetoğlu, “Elbette ki hak batıldan üstündür. Hakkın olduğu yerde batılın yaşaması mümkün değildir. Bu yüce Allah’ın bir vaadidir. Hak geldiği vakit, batıl zail olur. Bu noktada hakkın galibiyeti için çalışanların batılın galibiyeti için çalışanlara da galip gelmesi gerekir.  Yüce Allah’ın bir başka vaadi daha vardır. Sadece Müslüman çalıştığının karşılığını almaz. Kim daha fazla çalışırsa o kazanır. Bizler 5 bin 700 yıllık bir geçmişe sahip dünya Siyonizm’inden daha fazla çalışmazsak elbette ki karşılaşacağımız durum bugünkü yaşadığımız dünya olacaktır. Bugünkü İslam coğrafyasının halidir ve içeresinde bulunduğumuz durumdaki Türkiye’dir” dedi.

“5 Bin 700 yıllık Siyonizm Mikrobu”

Siyonizm ve sömürgeci emperyalizmin, kendi dünya görüşlerinin, kendi dininin emrettiği hedeflere ulaşabilme adına canhıraş bir şekilde çalıştığını hatırlatan Emanetoğlu, “Bu durum ortadayken biz yerimizde sayarsak, yaşananlara karşı sessiz kalırsak, Allah’ın bize emrettiği adaleti hakkı yayma görevini yerine getirmezsek, elbette ki bu yaşananlar normaldir ve yaşanmaya devam edecektir. İşte Yeniden Refah Partisi, Milli Görüş Hareketinin siyasi partisi olarak bu yaşanan sıkıntıları bertaraf etme adına, kayıtsız kalmama adına, zulümleri ortadan kaldırma adına, 5700 yıllık Siyonizm mikrobunu ve ırkçı emperyalizmin planlarını bozma adına kurulmuştur” diye konuştu.  

“Bu Dünyada Siyonizm Diye Bir Gerçek Var”

Türkiye’de 17 yıldır devam eden iktidarın İyi niyetli ve samimi olduğuna inandıklarını dile getiren Emanetoğlu, “İktidar sahipleri yola çıkarken bir takım hedefleri ortaya koydular. Elbette ki iyi niyetle, samimi duygularla ortaya koydukları bu hedefleri sorgulamıyoruz. Ancak, sadece Türkiye’de değil, İslam dünyası ve hatta dünyadaki bütün ülkelerde iktidara talip olan herhangi bir siyasi parti, siyasi bir hareket, siyasi bir lider ajandasının ilk sayfasına; “Bu dünyada Siyonizm diye bir gerçek vardır” diye yazmazsa, planlarını ve projelerini buna göre yapmazsa ulaşacağı yer duvara toslamak olacaktır. Türkiye’yi 17 yıldır yöneten zihniyet, yola çıkarken iki temel hedef ortaya koydu. Bu politikalardan bir tanesi “kazan kazan” politikası, diğeri ise “komşularla sıfır sorun” politikasıydı. Bu politikalar iyi niyetlidir ve ulaşılması gereken siyasi bir hedeftir. Ancak Dünya Siyonizm’inden ve onun hedeflerinden haberiniz yoksa bu gerçekten uzak yaşıyorsanız hedefleriniz ancak platonik hedefler olarak defterde kalır. Siz her ne kadar iyi niyetle yola çıksanız da 17 yıllık iktidarınızın sonunda, kürsülerden bizzat sizin de ifade ettiğiniz gibi ulaşılan sonuç bir beka sorunu olur” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’yi Beka Problemi İle Karşı Karşıya Bırakan Siyonizm’in Ta Kendisidir”

Türkiye’nin beka sorunu ile sadece bugün karşı karşıya kalmadığını anlatan Emanetoğlu, “Türkiye kurulduğu günden beri beka problemi ile karşı karşıyadır. Çünkü hala birileri İstanbul’da Bizans devletini kurmanın hayalini görmektedir. Birilerinin hayalinde, içinde bulunduğumuz bu topraklarda Rum- Pontus devletini kurmak vardır. Birilerinin aklı Maraş’ta, Antep’te kaldı. Birilerinin aklı Kars’ta, Iğdır da, Ardahan’da kaldı. Dünya Siyonizm’inin amiral gemisi olarak görülen İsrail, bu noktadaki niyetini ve bizim topraklarımızda gözü olduğunu açık açık söylüyor. Siyonist İsrail, bu söylemine bayrağına dahi işlemiş durumda. İsrail hedefini gizlemiyor, saklanmıyor. Bayrağında yer verdiği bir tarafta Nil nehrini diğer tarafta Fırat’ı simgeleyen çizgiler ve ortasında Davut yıldızı ile niyetini açıkça belli ediyor. Böylece bir gün mutlaka Nil ile Fırat’ın arasında kalan ve kendisine vadedişmiş olduğuna inandığı büyük İsrail devletini mutlaka kuracağını söylüyor. Bu planlardan uzak politikalar üretirseniz, ajandanıza dünya Siyonizm’inin bu hedefini yazmazsınız, elbette ki 17 yılın solunda ulaşacağınız nokta beka sorunu olacaktır. Tekrar tekrar söylüyoruz. Türkiye’yi beka sorunu ile karşı karşıya bırakanlar; ne Kürtlerdir, ne Araplardır, ne Yezidilerdir, ne de diğer milletlerdir. Türkiye’yi beka problemi ile karşı karşıya bırakan Dünya Siyonizm’inin ta kendisidir” dedi.

“Siyaset; Düzen Kurmaktır”

Kürsülerden bağırıp çağırmakla, doğruları birkaç cümle ile dile getirmekle sonuca ulaşılamayacağının görüldüğünü vurgulayan Emanetoğlu, “Dünya Siyonizm’ine karşı, kürsülerden vereceğiniz cevaplarla ayar veremezsiniz. Kürsüden konuşmak, doğruları söylemek elbette güzeldir. Ancak bu doğruların gereğini yapmazsanız, sonuca ulaşmanız mümkün olmayacaktır. Erbakan hocamız gibi eğer D-8 İslam birliğini kurmasınız, İslam coğrafyasında akan kanlardan şikâyet etmeye hakkınız yoktur. Şikâyet etseniz bile sonuca ulaşmanız asla mümkün olmayacaktır. Erbakan hocamız 1970’li yıllarda sorulan soru üzerine siyaseti; düzen kurmak olarak tanımlamıştır. Eğer siz inancınız gereği kendi düzeninizi, kendi gerçeklerinizi, kendi değerlerinizi siyaset kurarken dikkate almıyor, buna göre davranmıyorsanız elbette ki sonuca ulaşamazsınız” diye konuştu.

“D-8 Projesi Bir Ofis Odasına Sıkıştırıldı”

Siyonizm tarafından kurulan sömürgeci ve bütün insanlığı perişan eden düzeni ortadan kaldırma adına Merhum Erbakan tarafından D-8 teşkilatının kurulduğuna dikkat çeken Emanetoğlu, “1987 yılında kurulan D-8 İslam Birliği’nin İstanbul’daki Genel Sekreterlik binasına Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’la birlikte ziyaret gerçekleştirmiştik. Ziyaretimizde, D-8 İslam birliği projesinin 52 katlı bir binanın sadece bir katındaki ofiste hizmet verir halde gördük. Siz İslam coğrafyasının ve Türkiye’nin kurtuluş ümidi olarak görülen bu projeyi 52 katlı binanın bir ofisine hapsedersiniz kürsüden ne kadar konuşursanız konuşun, Amerika’nın 10.000 kilometre öteden “burada ne işi var” derseniz deyin, hedefe ulaşamazsınız. Siz eğer D-8’i hedeflerinize uygun çalıştırmazsanız, D-8’i ileriye taşıyacak hamleleri yapmazsanız İslam coğrafyasında akan kanı, yaşanan katliamları durduramazsınız” şeklinde konuştu.

“Eksen Kayması Yaşıyoruz”

17 yıl süresince bir fikri eksen kaymasının olduğunu dile getiren Emanetoğlu, “Cumhurbaşkanımız; Suriye’nin kuzeyinde ki YPG/PKK terör örgütüne Amerika’nın DAEŞ ile mücadele etme adına gönderdiği binlerce TIR’lık silah karşısında haklı olarak “bir terör örgütü başka bir terör örgütü kullanılarak mücadele edilemez” İfadeleriyle tepki göstermişti. Çok doğru ve haklı bir tepkiydi bu. Ancak bunu söyleyen, bu tepkiyi ortaya koyan Cumhurbaşkanı; Fransa’nın, İngiltere’nin, Amerika’nın sebebi her ne olursa olsun, İslam coğrafyasının ve İslam tarihinin en önemli şehirlerinden biri olan Şam’ı bombalaması karşısında “Biz bu bombalamayı destekliyoruz. Bunu olumlu bir gelişim olarak görüyoruz” sözlerini de kullandı maalesef. Bir terör örgütünü bertaraf etmek için bir başka terör örgütü kullanılamaz diye konuşan cumhurbaşkanımızın, bir zalimi yani Esad’ı bertaraf etmek için başka zalimler topluluğunun kullanılmasını kabul etmesi doğru bir yaklaşım olmamıştır. Bu zalimler topluluğunun Şam’ı bombalamasını desteklemek, bunun arkasında durmak, bu doğru bir girişimdir demek sorunlu bir ifadedir. Siz bunu söyledikten sonra İslam coğrafyasında akan kandan şikâyet etseniz ne olur, etmeseniz ne olur?” diye sordu.

“Hani Dünya Beşten Büyüktü”

Tüm ortamlarda “Dünya beşten büyüktür” diye haykırmanın çok doğru bir tespit olduğunu dile getiren Emanetoğlu, “Bir taraftan bu sözlerinizle Birleşmiş Milletlerin daimi üyelerini eleştireceksiniz, arkasından o birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyinde geçici üyelik alabilmek için Atlantik deki birçok ada devletlerinin başkanlarını Türkiye’de ağırlayacaksınız. Güvenlik Konseyi’nin geçici üyelik seçimlerine gireceksiniz ve hiçbir geçerliliği olmayan, hiçbir etkisi olmayan, hiçbir söz hakkı olmayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine girmeyi bir dış politika başarısı olarak göreceksiniz. Hani Dünya beşten büyüktü. Bu sözü söyleyip arkasından bu işi yaptığınız zaman sözümüzün ne değeri olabilir? İşte biz, tüm bu gerçekleri dile getiriyor ve Erbakan hocamız gibi;  bütün dünyayı sömüren Siyonizm’in bütün insanlığı köleleştiren düzeninin karşısına, bütün dünyayı ihya edecek bir düzen kurma mücadelesi verdiğimizi söylüyoruz” ifadelerini kullandı.

“İktisadı Tanımlayanlar Sapkın İnançlarını Bu Tanıma Yerleştirdi”

Siyonizm’in baskısı altında, Türkiye ve Dünyanın içerisinde bulunduğu ekonomik yapı ile ilgili düşüncelerini de aktaran Emanetoğlu, “Dünya Siyonizm’inin birçok hedefi var. Kendi sapkın inancının gereği olarak bu hedefleri bütün insanlığın kılcal damarlarına kadar yaymaya devam ediyor.  Siyonistler,  dünyanın bütün zenginliklerinin tanrı tarafından kendisine verildiği İnancına sahiptir. Kendisi dışında yaratılmış bütün insanların aslında insan görünümlü varlıklar olup hizmet etmek için yaratıldığına inanır. Siyonistler bunu bir inanç olarak ortaya koyuyor ve arkasından da bunun gereğini yerine getiriyor. İktisat bilimini tanımlayan Siyonistler, kendi inancını bu tanımın içerisine yerleştirdi. Bu tanım; kısıtlı kaynakların insanların sonsuz ihtiyaçları karşısında olabildiğince optimum bir şekilde dağıtılmasını inceleyen bir bilim şeklindedir. Kendi inanç penceremizden değerlendirdiğimizde, Haşa; Hazreti Allah 1000 tane insan yaratmış ve 500 kişilik imkân yaratmış. Bizim inancımızda bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bizim inancımız Allah; yarattığı her kulun, yarattığı her mahlûkatın rızkını da beraberinde yaratmıştır. Ancak Dünya Siyonizm’i kendi tanımının arkasına sığınarak; kendi ihtiyacının (aslında ise kendi hırsının) sonsuz, kaynakların kıt olduğunu ve güç kendisinde olduğu sürece de eline geçirdiği bu güçle dünyadaki bütün varlıkları ortaya koyduğu stratejilerle el koyma hakkını kendisinde görüyor. Maalesef bunu da gerçekleştiriyor” dedi.

“Çad Halkı, Zenginliklerinin Sömürmesinden Ölüyor”

Ülkelerden örnekler vererek Siyonizm’in sömürge ekonomisini anlatan Emanetoğlu, “Siyonizm; Afrika'nın kömürünü, altınını, pırlantasını sömürüyor. Orta Doğu’nun petrolünü sömürüyor. Genel başkanımızın hemen hemen her konuşmasında söylediği gibi Kırgızistan’ın altınını sömürüyor. Belirlenmiş 740 ton altın rezervi bulunan Kırgızistan, teknolojik yetersizlik sebebiyle Kanadalı Yahudi firma İle anlaşarak bu altının çıkartılması istiyor. Firma çıkardığı altının sadece 1000’de 5’iini Kırgızistan halkına vererek bu altını çıkartıyor. Hal böyle olunca da Kanada’da kişi başına düşen milli gelir 30.000 dolar, Kırgızistan’da ise bu rakam 1000 Dolar olarak gerçekleşiyor. Kırgızistan halkına ait altını sömüren Kanada halkı zevkusefa içerisinde yaşarken, altının gerçek sahipleri ise dış ülkelerin yardımıyla hayatını idame ettirebiliyor. Aynı durum Çad da yaşanıyor. Çad’ın petrolüne koyan Siyonizm Çıkardığı petrolün sadece yüzde ikisini çağda veriyor geri kalanını alıp kendi ülkesine götürüyor. Sonra biz de televizyonlarda gıdaya ulaşamayan, açlıktan ölen Afrikalı çocukları izler hale geliyoruz. Evet, yaradan Çad’a yağmuru az vermiş olabilir. Bu sebeple yeterince hububat üretilemiyor olabilir. Ancak yaradan Çad’a petrolü vermiş. Bu petrolü çıkarsın, ihtiyacı olanı kullansın, ihtiyaç fazlasını da satarak buğday alsın diye. Ancak bu petrole el koyan ırkçı emperyalistler ve onların tetikçileri Çad’ı açlığa mahkûm ediyor. Çad halkı, Allah’ın yeterince yağmur vermemesinden mi ölüyor yoksa Dünya Siyonizm’inin zenginliklerini sömürmesinden mi ölüyor? Cevap elbette ki ikincisi” diye konuştu.

“Türkiye, Dolar ve Faiz Üzerinden Sömürülüyor”

Sadece; Afrika, Asya ve Orta Doğu’nun değil, Türkiye’nin de bu sömürgeci anlayışın hedefi durumunda olduğunu belirten Emanetoğlu, “Siz ekonomiyi yönetirken, İktisadi politikaları belirlerken, sonuca ulaşmaya çalışırken, yine aynı şekilde ajandanıza; “bu dünyada bir Siyonizm gerçeği var” diye yazmanız gerekir. Dünya Siyonizm’i Türkiye’yi dolar ve faiz üzerinden sömürüyor. Siz bu gerçeklerden uzak kalıp iktisadi politikalar gerçekleştirirseniz, kürsüden faiz ülkemizin ekonomisini yiyip bitiriyor diye bağırsanız da, faizler yükselmeye devam eder. İki yıl önce faiz 7,15 civarında iken bugün Merkez Bankası’nın resmi sitesinde faizin 22,5 olduğu ifade edilmiştir. Bu durumda, faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede üretimden bahsedilebilir mi? Sanayi üretiminin artırılmasından bahsedile bilir mi? İnsanlarımız maalesef faize teslim edilmiş durumda. Samimi olduğuna inandığımız iyi niyetini bildiğimiz insanlarımız içeresinde dahi maalesef bankaların verdiği bu yüzde 25’e yakın faiz karşısında risk almayıp parasını bankaya yatıran insanlar oluyor. Elbette ki bunu tasvip etmemiz mümkün değildir. Ancak suçlu olan faize teslim olan bu İnsanlar değil, onları faize teslim edenlerdir. İktisadi politikalar bu gerçekten uzak ortaya konulursa ulaşılacak nokta burası olacaktır” İfadelerini kullandı.

“Buğday Ekim Alanlarınızı Parsel Parsel İmara Açarsanız, Buğday Üretimini Artırmazsınız”

“Ürettiğiniz kadar zenginsiniz” ifadeleri ile kurtuluş yolunun üretimden geçtiğine vurgu yapan Emanetoğlu, “Üretimi artırmazsınız yokluk içeresinde kalırsınız. Üretimi artırmazsınız döviz kurları altında ezilirsiniz. Bizim gerçeğimiz üretmiyor olmamız. Üretim İçin hamleler yapmıyor olmamız. 2002 yılında 19,5 milyon ton olan buğday üretimimiz 2018 yılında sadece 500.000 ton artarak 20 milyon tona ulaştı. 17 yılda nüfusumuz yüzde 30’a varan oranda artarken buğday üretim artışımız yüzde 3’lerde kalırsa elbette pahalılıktan söz edersiniz. Türkiye bu süreçte başta Rusya, Amerika ve Çin olmak üzere 45 milyon ton buğday ithal ettik ve ithal ettiğimiz bu buğdaya 13 milyar dolar para ödedik. Bizim 2002 yılında yaklaşık 90.000 hektar buğday ekin alanımız varken bugün geldiğimiz noktada bu alan 70.000 hektara düşmüştür. Eğer buğday ekim alanlarınızı parsel parsel imara açarsanız, buğday üretimini artırmazsınız, bu milletin parasını Ruslara Amerikalılara Çinlilere vererek buğday ithal ederseniz. Dışardan borç para olarak ekonomiyi sürdürmek zorunda kalırsınız” dedi.

Editör: Haber Merkezi